"100 milyon ışık yılı uzakta, sınırlı sayıya yaklaşırken, eve geri dönmek için geçtik”( Powers of Ten)
‘the skin’ bizi biz yapan katmanların sınırlarını tanımlar. Hayatımızın akışkanlığını farklı ölçeklerde eşleştirir. Aldığımız şekilleri yaşamımıza etki eden ölçeklerde gösterir. Duygularımızın formu olan bir gülücükten başlar, enerji akışımızı sürdüren hareketlerde yol alır ve yaşamımızı şekillendiren mahallelerimize çıkar. Örtündüğümüz deri kavramını yeniden tanımlar. Bizi biz yapan katmanların sınırı olarak kabul ettiği ‘deri’ sini kendi topraklarının bitki örtüsü gibi kendi üstüne nasıl örtündüğünden bahsederek mikroskobik boyutla şehir ölçeği arasında bir bağ kurar. Şehirler , yaşadığımız sokaklar, gezdiğimiz tarlalar, yollar, ovalar; bizim kültürel, sosyal, ekonomik derilerimizdir. Algımız kent ölçeğinde örtülür.
RE.sole; kendi mimari algılayış biçimini, yine kendi zihinsel dünyasında varoluşunu başka ölçekler yardımıyla bağını bu şekilde kurar. Bizi biz yapan her ögeyi, habitatımızdan her bir hücremize, evimizden şehrimize, ailemizden örflerimize kadar her ögeyi bir arada eritiyor. Ankara’da yaşayan sanatçılar bu projede kendi kozmik medeniyetlerini, gülüşlerinden yola çıkarak gezindikleri her bir metrekarede birleştiriyorlar.
Ölçeği anlamak veya Eames’lerin dediği gibi, “başka bir sıfır eklemenin etkisi”, bizi daha iyi alimler ve daha iyi vatandaşlar yapma gücüne sahiptir.